25 Ekim 2009

V3 - E71

0 yorum


Hayat kadar ince hayat kadar keskin!


Bir zamanların en karizmatik telefonu, cep telefonu için manasız fazla olan 4 yılımı geçirdiğim, haşat ettiğim sevgili telefonum. Seninle bunlar son günlerimiz, son saatlerimiz. Buna beni sen mecbur ettin, kafayı yedin, her yerin çizikler içinde kaldı, iğrenç oldun. Her ne kadar özel hayatımla ilgili her haltı bilsen de artık miladın doldu. Sana veda ediyorum bebeğim.






İşte bu da yeni bebek. Kavuşmama az kaldı. Levdumas tavsiye etti. Sevgili ve kerry beğendi. Ellie'yle telefon kardeşi olcaz. Auff gelsin artık sıkıldım!...

20 Ekim 2009

HOME

0 yorum

Herkesin izlemesin gereken muhteşem bir belgesel. İnternette her yerde videosu var zaten. 54 ülkede çekim yapılmış ve 3 yıl sürmüş. İnanılmaz bir çalışma. İzlerken bütün görüntülerin gerçek olduğuna inanamıyorsunuz. 3d animasyon falan olduğunu yada bu görüntülerin dünya üzerinde var olmadağını düşündüren görüntüler var. Muhteşem bir güzellik ve harika bir akıcılıkla gösteriliyor. Görüntüler akıp giderken dinledikleriniz sizi derin düşüncelere sevk edicek. İzleyin mutlaka.

13 Ekim 2009

Jeep var far yok ya da sen bilmiyosun!

0 yorum

Ne diyodum? Hee Çıralı'ya doğru sevgiliyle yola çıktık. Tıngır mıngır gidiyoruz. Çıralı'ya az kalmıştı bi baktık hava kararıyor. Neyse vardık Yanartaş'a. Bilet kesen amcam fener almicak mısınız dedi bizde öğrenciyiz ya "ı ıh bide ona mı para vercezz" dedik. Tuhaf tuhaf baktı bize. Neyse dağa çıkmaya başladık bi yan uçurum, taşlara takılmadan gitmeye çalışıyoruz. Hava kararmasın mı!! Sıçtık dedik nasıl döncez. Sevgiliye "yukarı az kaldı çıkalım orda illaki birileri vardır onların feneriyle döneriz" dedim. Ama bitmek de bilmiyo kalp krizi geçiriyorum sandım. Bale falan nerdeee koşmak dağ tepe çıkmak nerde. Katiyen kondisyon falan fişman yokmuş meğersem. Neyse çıktık yukarı insancıklar var. Bizde dinlendik biraz. Sonra aklıma dijital makinemin yanımda olduğu geldi. Üstümde de bembeyaz bi sweatshirt var. Yaklaştırıp beyaz bi foto çekti. Ve ta taaa karşınızda dandik fenerlerden daha parlak bir ışık! Ne akıllı kadınım diyerekten aşağıya iniyoruz ama ona rağmen inanılmaz zor. Yol dümdüz aşağı inmiyo tabi bi sağa bi sola kıvrılıyo. Valla onu göremez de düz devam edersen hooop uçuruma. Zar zor aşağı inmeyi başarıp kendimizle gurur duyaraktan arabaya koştuk. Hemen dönelim çok yorulduk diyoduk kiiii. Arabada bi baktık sadece kısa farlar yanıyo!! Hemde gece karanlığında. Sıçtık yani. Kısalarla yavaş yavaş gitmeye başladık bizde ne yapalım. Daha Çıralı'dan çıkıyoruz hoop onlar da sönmesin mi?! Sevgili sağ sinyali yaktı mecbur bi onun ışığı bi de nadir bulunan yol lambası da dağ yolunu çıkmaya başlicaz onlarda olmicak. Ama o akşam şunu anladım ordaki insanların bir tanesi bile yardım sever değil. Salak arabaların hepsi vızzt vızzt yanımızdan geçip durdular. Bi tanesi de durup da bi problem mi var diye sormadı. Çok kötü bi durumdaydık neredeyse hiç ışık yokken dağ yolunda bi tarafı uçurum virajları tırmanmaya çalışıyoruz. Baktık yetmiyo ben fotograf makinesini çıkardım. Yolun fotosunu çekiyorum onun flaşıyla sevgili biraz gidiyo böyle böyle yarım saatlik yolu 2 buçuk saate gittik. Bi de o haldeyken yağmur yağsaydı ne olurdu bilmiyorum. Yolun kaygan olmasına mı kafayı takardık, çalışmayan sileceklere mi yoksa ıslanıp önümüzü göremeyip döndümüzde zaatüre olcamıza mı..

Olimpos'a geldimizde saçlarım kökten uca yağ içindeydi. Şimdi okurken komik geliyor ama sevgili çok kötü olmuştu. "En kötü ihtimalle arabayı kenara çeker Bruchino'yu ararım gelirler bi şekilde almaya" dedim ama sevgilinin telefonu yoktu ve benimki de bitmek üzereydi. Zaten o anda çok da mantıklı düşünemiyosunuz. Yine de çok sakindim. Ben öyle olmasam çok fena olurdu herhalde. Jeepi kiraladığımız yere gittik hemen dönünce. Atarlancaz böyle "başımıza neler geldi bi bilseniz! Uzunlar yanmıyor bütün yolu böyle geldik" diye başladık anlam veremediler. Sonra adam paspasın altında sivilce gibi bi düğme gösterdi ayağınla basıyomuşsun da yanıyomuş. Ulan ben bunu kristal küremle mi öğrencem niye baştan söylemiyosun! İçimizden küfrede küfrede bıraktık arabayı hemen. Ben diyorum ki arabayı uzaktan incelemek olmaz tamam da kiralama şirketi falan neyse işte ne nerde bi zahmet anlatıversin insanlara!

12 Ekim 2009

Tatil Matil..

0 yorum

Okul, dersler, entrikalar tam gaz başladı. Ama ben hala şu tatil maceramı anlatamadım. Şimdi efendim tatile Olimpos'a gittim. 4-5 günlük de olsa her gün yağmur da yağmış olsa nihayetinde İstanbul'dan uzaktım, sevgilim yanımdaydı ve tatildeydim. Deniz kokusu, taze gözleme, efes fıçı bira, sevgilimin öpücükleri.. Daha ne olsun ki zaten.

Şimdi malesef iyi reklam yapamicam ama Yakamoz Pansiyon'da kaldık ve malesef doyamadık! RC'den öğrendiğim kadarıyla diğerlerinde yemekler süpermiş. Bizimkisini ise şöyle bir akşam ki yemek çeşitleri ve servisiyle örnek verebilirim. 2 tane masa yan yana konulmuş üzerinde de sırasıyla pilav, kuru fasülye, patlıcan salatası, çoban salata, sigara böğreyi. Sanırım bu kadardı. 3 kişi de dizilmiş başına. Bir tabak alıyosun pilavla kuru fasülye ok koyuyo tabağa. 2 kadın romen midir nedir zaten doğru düzgün türkçe bilmiyo bi de üstüne tabakta nereye ne konulur onu da akıl edemiyorlar resmen! Patlıcan salatasını bunların yanına (üstüne doğru kaydırarak) koyuyor. Diğer salak da bakıyo pek yer yok salatayı kuru fasülyenin üstüne boca ediyor. Sonra diğer salak geliyo bakıyo ki tabak taşıcak sigara böğreyini patlıcan salatasının üstüne koyuyor. Karşınızda bulamaç halinde akşam yemeğiniz!! Nasıl olsa mide de karışacak dimi ama..

Buna pek takılmayıp keyfimize bakıyoruz tabi.
Akşam çardak altında oturup içkilerimizi, kuru yemişlerimizi, çekirdeklerimizi ve ballı backwoods alıp derin sohbetlere dalıyoduk. İyiydi hoştu da bi de akşamları soğuk olmasaydı. 2 yıldır gittiğimiz yaz tatillerinde üşüdük malesef=( Ne zaman oturup dinlensek hava mükemmel. Hadi denize gidelim dediğimiz anda ise deli gibi yağmur yağmaya başlıyodu. Şanssızlık işte. Bizde değişik bişeyler yapalım dedik sevgiliyle. Gidip jeep kiraladık. Bütün gün bizim olcaktı ertesi sabaha kadar ve sadece 75TL. Süper! Bizde sabahtan yola çıktık gezmeye başladık. Adrasan, Kumluca, Finike falan derken baktık acıkıyoruz geri dönelim dedik. Jeepi kiraladığımız yerde Ulupınar'da yemek yemeye gidin diye tavsiye etmişlerdi. Bizde oraya doğru yola çıktık. Tam vardığımızda yine yağmur bastırdı. Arabanın da üstü kapanmıyo branda falan yok. Bizde araba yıkama gibi bi yer vardı oraya park ettik koltuklar ıslanmasın diye. Bir Güzel yemeğimizi yedik efendim. Sonra pansiyonumuza geri döndük fekat o da ne Bruchino kusuyo falan mideyi üşütmesin mi!! Ona nane limonlar falan baktık ettik uyuttuk. Sonra sevgili bana "saat daha erken Çıralı'ya gidelim Yanartaş'ı görmeden dönmiyelim" dedi. Bende "tamaaaam" dedim tabi. Tebi bilmiyoruz ki ölümle dans/ hayatının macerası türünde bi hikayem olcağını...

Valla çok uzun diğerinde anlatcam.

1 Ekim 2009

Sonunda!

1 yorum

Oh be sonun da kendime blog teması yapabildim. İnsan bi türlü beğenemiyo valla.. Bende oturdum kendim yaptım...