13 Ekim 2009

Jeep var far yok ya da sen bilmiyosun!

Ne diyodum? Hee Çıralı'ya doğru sevgiliyle yola çıktık. Tıngır mıngır gidiyoruz. Çıralı'ya az kalmıştı bi baktık hava kararıyor. Neyse vardık Yanartaş'a. Bilet kesen amcam fener almicak mısınız dedi bizde öğrenciyiz ya "ı ıh bide ona mı para vercezz" dedik. Tuhaf tuhaf baktı bize. Neyse dağa çıkmaya başladık bi yan uçurum, taşlara takılmadan gitmeye çalışıyoruz. Hava kararmasın mı!! Sıçtık dedik nasıl döncez. Sevgiliye "yukarı az kaldı çıkalım orda illaki birileri vardır onların feneriyle döneriz" dedim. Ama bitmek de bilmiyo kalp krizi geçiriyorum sandım. Bale falan nerdeee koşmak dağ tepe çıkmak nerde. Katiyen kondisyon falan fişman yokmuş meğersem. Neyse çıktık yukarı insancıklar var. Bizde dinlendik biraz. Sonra aklıma dijital makinemin yanımda olduğu geldi. Üstümde de bembeyaz bi sweatshirt var. Yaklaştırıp beyaz bi foto çekti. Ve ta taaa karşınızda dandik fenerlerden daha parlak bir ışık! Ne akıllı kadınım diyerekten aşağıya iniyoruz ama ona rağmen inanılmaz zor. Yol dümdüz aşağı inmiyo tabi bi sağa bi sola kıvrılıyo. Valla onu göremez de düz devam edersen hooop uçuruma. Zar zor aşağı inmeyi başarıp kendimizle gurur duyaraktan arabaya koştuk. Hemen dönelim çok yorulduk diyoduk kiiii. Arabada bi baktık sadece kısa farlar yanıyo!! Hemde gece karanlığında. Sıçtık yani. Kısalarla yavaş yavaş gitmeye başladık bizde ne yapalım. Daha Çıralı'dan çıkıyoruz hoop onlar da sönmesin mi?! Sevgili sağ sinyali yaktı mecbur bi onun ışığı bi de nadir bulunan yol lambası da dağ yolunu çıkmaya başlicaz onlarda olmicak. Ama o akşam şunu anladım ordaki insanların bir tanesi bile yardım sever değil. Salak arabaların hepsi vızzt vızzt yanımızdan geçip durdular. Bi tanesi de durup da bi problem mi var diye sormadı. Çok kötü bi durumdaydık neredeyse hiç ışık yokken dağ yolunda bi tarafı uçurum virajları tırmanmaya çalışıyoruz. Baktık yetmiyo ben fotograf makinesini çıkardım. Yolun fotosunu çekiyorum onun flaşıyla sevgili biraz gidiyo böyle böyle yarım saatlik yolu 2 buçuk saate gittik. Bi de o haldeyken yağmur yağsaydı ne olurdu bilmiyorum. Yolun kaygan olmasına mı kafayı takardık, çalışmayan sileceklere mi yoksa ıslanıp önümüzü göremeyip döndümüzde zaatüre olcamıza mı..

Olimpos'a geldimizde saçlarım kökten uca yağ içindeydi. Şimdi okurken komik geliyor ama sevgili çok kötü olmuştu. "En kötü ihtimalle arabayı kenara çeker Bruchino'yu ararım gelirler bi şekilde almaya" dedim ama sevgilinin telefonu yoktu ve benimki de bitmek üzereydi. Zaten o anda çok da mantıklı düşünemiyosunuz. Yine de çok sakindim. Ben öyle olmasam çok fena olurdu herhalde. Jeepi kiraladığımız yere gittik hemen dönünce. Atarlancaz böyle "başımıza neler geldi bi bilseniz! Uzunlar yanmıyor bütün yolu böyle geldik" diye başladık anlam veremediler. Sonra adam paspasın altında sivilce gibi bi düğme gösterdi ayağınla basıyomuşsun da yanıyomuş. Ulan ben bunu kristal küremle mi öğrencem niye baştan söylemiyosun! İçimizden küfrede küfrede bıraktık arabayı hemen. Ben diyorum ki arabayı uzaktan incelemek olmaz tamam da kiralama şirketi falan neyse işte ne nerde bi zahmet anlatıversin insanlara!