28 Mart 2010

3 fuckin' days left!

0 yorum

Müthiş bir şekilde boş geçen bir haftasonu.. Ders çalışma planları yaparken sorunlu Çınar gerekli dosyaları göndermedi. 3 gündür hemde!! Üstelik cepten, mail adresine ve facebook'a 2şer mesaj atmama rağmen! Hiç bir bok yapamıyorum ve yarınki görüşme, cuma günü olduğunu öğrendiğim ara jüri de iyice germeye başladı. Henüz elimde hiçbir şey yok ve ben buna alışık değilim. Yine son gün sabahlamam gerekicek sanırım ve artık bunu yapmamayı kafama koymuştum. Salağın birinin buna neden olması da beni iyice sinirlendiriyor.

Hava ya çok güzel yada öyle gözüküyor ve ben dışarı çıkarsam bi tarafım donacak. Saatleri de ileri aldık hemen öğlen oluverdi. Program yapmak için çok mu geç? Belki...

Kafamı dağıtmam lazım bir şekilde çünkü düşündükçe sinirleniyorum. Pofff....

21 Mart 2010

Sun, Heart, Thumb up

0 yorum

Güneşli nefis bir gün. Uzun zamandır giyemediğim deri ceketim üzerimde ve içim üşümeden dolaşabilmenin tadını sonuna kadar çıkartmaya çalışıyorum. Seri hareketlerle değiştirilen taşıtlar.. Sonunda varıyorum sevgilinin yanına. Reality show'lardan birini daha izliyoruz. Sıkılıyorum. Uyanıyorum sonra. Lenslerim bi tuhaf olmuşlar. Yanıma bakıyorum. Güzel bir koku.. Ben öpüyorum ama o yanığını sürtmeyi tercih ediyor. Haftasonuna kadar uzayan kısacık sakallar yüzüme batıyor. Ben huysuzlanırken o tabiki de çok eğleniyor. İteklemeye çalıştıkça duvara yapışıyorum. Buz gibi. Üşüyorum diye sarılıyor yeniden. Gülüyor bana. Çok komikmişim. Kahkaha atıyor kocaman. Ben gülüşünü izliyorum. Daha çok seviyorum. Geç kaldık, acıktık dedikçe mızıklanıyor. Zorla kalkıyorum.

Elleriyle içli köfte yediriyor bana. Paylaşıyoruz bir tanesini. Karnımızı dolduruyoruz tatlıya yer bırakarak. Yeni çıkmış ne zamandır denememiz lazım diyordum. Kahvelerin yanında yine. Barista sesleniyor. Bir tane profiterollü pasta ama iki servis. Gülümsüyorum. Böyle işte. Herşeyin yarısı bizde. Yarısı benim yarısı onun. Tamamlıyoruz. Sonra telefonum çalıyor. Geç kaldın hani gidecektik diyor telefonun ucundaki ses. Sevgili kaldırıyor beni hemen. Koşturuyorum. Son olarak sarılıp öpüyorum. Şımarıkça diyor sevgili. Bi kez daha öpücük kondurup gidiyorum.

Metroda otobüste yerimi alıp ipodu çalıştırıyorum. Pek de dinlemiyorum sanırım. Gülümsüyorum düşünüp. Akşam keyifli geçiyor ailece. Sohbet keyifli ve komik. Son olarak telefon açlıyor yine yatağıma yatmışım. İyi geceler demek için. Sevgiliyi düşünerek uyuyorum. Uykuya dalmadan önce güzel 3 şey düşünmek gerekirmiş. 3 şey bulmak kolay oldu bu sefer...

15 Mart 2010

Hem o hem bu..

0 yorum

Çok güzel bir gün olacak diye düşünüyordum. İyi hissediyordum. Projemi konuştum. Herşey yolundaydı kabul ettirmiştim. Sevgili hocam sergiyle ilgili konuşalım dedi bitince. Diğer bölümlerden de katılım olacağını daha önce söylemişti. Bekliyordum aslında. Bruchino bile kesin katılır hazırlıklı ol demişti. Biliyordum onun da katılacağını. Hoca formları düzenlemek için sınıfa çağırdığında başını kaldırdı, bana baktı. Biraz şaşırmıştı tabi. O beni beklemiyordu muhtemelen. Yine hoşuma gitmişti işte. İçeri girdim. Görmemezliğe gelerek hocayla konuşuyor işlerimi hallediyordum. Emry'le sohbet ediyorduk bir yandan. Yanımda büyüklerden bitanesi oturuyor ve onunla konuşuyordu. Odadaki kimse farkında değildi benim onu kaçamak bakışlarla incelediğimden. Tam da o anda değerli büyük iltifat etti üstündekine. Güldü ve teşekkür etti. İşte yine olmuştu. Benden 1 adım önde sayılabilirdi sanırım..

Aşağı odaya indik. Hoca yardım istedi benden. Ben işlerle uğraşırken o da geldi. Aslında nefret etmem gerekiyor. Tamam hoşlanmıyorum ama yine de.. Bizimkilerle konuşuyordu işte. Yine aynı ortamdaydık. Birbirini görmeye katlanamadığın, kendini tuhaf hissettiren birinin bilgilerini düzenlemek durumundaydım. Tuhaftı gerçekten. Üstelik bunca zaman dibimde oturduğunu öğrenmek çok şaşırttı. Kendimi anlayamıyorum. Hoşlanmıyorum ama aynı zamanda inanılmaz beğeniyorum. Çok ben, çok benim gibi, istediğim gibi, beğendiklerim gibi.. Ortak beğeniler, zevkler.. Bu kadar mı olur diyorsun. Arkadaş yada asla yakın olmayacağın biri ama bir o kadar da durumlar farklı olsaydı kesinlikle diye düşünüyorsun. Kendimle çelişmek berbat. Hoşlanmamak, itici gelmesi ve bir o kadar da çok beğenmek. Sadece kendime kızıyorum, belki biraz da şansıma...

14 Mart 2010

FINAL SEASON

0 yorum

Türkiye'ye Lazermaxx gelmiş. Sevgili'de tutturdu gidelim diye çok eğlenceli falan diye. Tabi çalışkan bir insan olarak projeme hazırlık yaptıp zira yarın görüşme var proflarla. Gitmişler Sevgili ve buddyleriyle birlikte. Barney Stinson olduk resmen dedi. Gidip oynamak lazım. Vurcam seni diyip duruyo zaten.

Bugün çalışma arasında Bruchino'ya birlikte müzayedeye gittik. Türk Hava Kurumu'na ait broş aldım. Çok tatlı. Ceketlerimin hepsine takıcam. Bruchino'da çok hoş bir broş aldı. Çok sevindi. Dersi arasında moral oldu. Saatlerdir çalışıyoruz. Sonunda bitirdik sanırım. Saçlarım iğrenç derecede pis ve görüşme yarın sabah. Yine az uyumak zorundayım. Tembellik döneminde alıştığım uzun uykuların geride kaldığını görmek istemiyorum.

RC'de gezdiği sergileri anlattı. Ağzmın suları aktı. Gezmek, görmek gerek. İş yaratmak gerek. Okulun sonu yaklaştıkça yurtdışı master hayallerimi gerçekleştirmek için çalışmalar araştırmalar yapmakta ama sevgiliyle ayrılma ihtimalini düşündükçe de çıkmaza girmekteyim. Bir ihtimal onu da aynı yere master a ikna edebilirim ama ah şu para olayı yokmu... Londra ayırcak mısın bizi yoksa?

10 Mart 2010

Bruchino ile ikea gezmesi.

2 yorum

Çılgın temizlikçimizin geldiği gün evden kaçmak durumunda hissettiğim için Bruchino'yla ikea- forum istanbul yapalım dedik. Daha çok ikea kahve ve tatlılarıyla ilgilendiğimizi belirtmeliyim. Bir yandan master, nerede yaşamalı, ne yapmalı sohbetleri arasında RC'nin son dönemlerdeki erasmus istediği de aklıma gelmiş ve heyecanlamış bulunuyorum.

Son yazında da söylemişsin bebeğim. Harika bir fikir yalnız ben seni rahat bırakmak gelirim emin ol. Mastera aynı yere gelirsem şaşırma:P

Yarın sevgilinin maçı varmış. Yine dersine gitmemesi için bir bahane çıktı. Neyse ki sonrasında görüşebiliriz. Özlüyorum keretayı.

Artık projeye de devam etmem gerekiyor. Pazartesiye hazırlıklı olmalıyım ama birşeyler hep aklımı çeliyor. RC'yi taciz etmeyi planlıyorum aslında. Büroya gider çay içerim belki. Yada kuzuma bir Venti Americano götürürüm. Yanında da limonlu kek. Bakar ve bölüşürüz bebeğim der. Gülümserim. İstanbul Üni'ye kaçar gider öğle yemeği de yerim belki.

Şu havalarda bi düzelse de sergilere bilmem nelere gidebilsem. Zira bu berbat havalar çaymam için inanılmaz etkili oluyorlar. Ya Bruchino yada RC artık biri gidelim diye sürüklemezse bişey yapacağım yok sanırım..

7 Mart 2010

Mart

1 yorum


Bütün gün hiç birşey yapmamanın mutsuzluğu içindeyim fakat değiştirmek için de birşey yaptığım söylenemez. Akşam akşam acıktım yine aldım barbunyamı bi yandan tıkınıp bi yandan RC'cimle konuşuyorum. Gelecekle ilgili kaygılanıyoruz, biraz da korkuyoruz. Çalışmak zorunda olmanın dayanılmaz sıkıcılığını yaşıyor sonra da birbirimizi avutuyoruz. Neyse.

Yarın görüşme var. Umarım olumlu yanıt verirler de bende artık birşeylerle meşgul olmaya başlarım.

Yine kitap okumaya da başlamam lazım fakat ne okumam konusunda kararsızım. Tavsiyelere açığım. Levdumas'ın muhtemelen bir fikri olur diye düşünüyorum.

Enteresan bir şekilde yeniden yazıyorum...