15 Mart 2010

Hem o hem bu..

Çok güzel bir gün olacak diye düşünüyordum. İyi hissediyordum. Projemi konuştum. Herşey yolundaydı kabul ettirmiştim. Sevgili hocam sergiyle ilgili konuşalım dedi bitince. Diğer bölümlerden de katılım olacağını daha önce söylemişti. Bekliyordum aslında. Bruchino bile kesin katılır hazırlıklı ol demişti. Biliyordum onun da katılacağını. Hoca formları düzenlemek için sınıfa çağırdığında başını kaldırdı, bana baktı. Biraz şaşırmıştı tabi. O beni beklemiyordu muhtemelen. Yine hoşuma gitmişti işte. İçeri girdim. Görmemezliğe gelerek hocayla konuşuyor işlerimi hallediyordum. Emry'le sohbet ediyorduk bir yandan. Yanımda büyüklerden bitanesi oturuyor ve onunla konuşuyordu. Odadaki kimse farkında değildi benim onu kaçamak bakışlarla incelediğimden. Tam da o anda değerli büyük iltifat etti üstündekine. Güldü ve teşekkür etti. İşte yine olmuştu. Benden 1 adım önde sayılabilirdi sanırım..

Aşağı odaya indik. Hoca yardım istedi benden. Ben işlerle uğraşırken o da geldi. Aslında nefret etmem gerekiyor. Tamam hoşlanmıyorum ama yine de.. Bizimkilerle konuşuyordu işte. Yine aynı ortamdaydık. Birbirini görmeye katlanamadığın, kendini tuhaf hissettiren birinin bilgilerini düzenlemek durumundaydım. Tuhaftı gerçekten. Üstelik bunca zaman dibimde oturduğunu öğrenmek çok şaşırttı. Kendimi anlayamıyorum. Hoşlanmıyorum ama aynı zamanda inanılmaz beğeniyorum. Çok ben, çok benim gibi, istediğim gibi, beğendiklerim gibi.. Ortak beğeniler, zevkler.. Bu kadar mı olur diyorsun. Arkadaş yada asla yakın olmayacağın biri ama bir o kadar da durumlar farklı olsaydı kesinlikle diye düşünüyorsun. Kendimle çelişmek berbat. Hoşlanmamak, itici gelmesi ve bir o kadar da çok beğenmek. Sadece kendime kızıyorum, belki biraz da şansıma...