1 Haziran 2010

Sanırım bitirmiş bulunmaktayım. 3 haftadır ilk kez gerçekten uyumanın ve bilgisayarımı sadece internette takılmak için açmanın keyfini sürüyorum. Bittiğine inanmakta gerçekten zorlanıyorum..

21 Nisan 2010

Kafam karışık, biraz da canım sıkkın, konuşmaya biraz dağıtmaya ihtiyacım var belki ama herkes meşgul. Zamanımı boş boş dolaşarak harcamak da istemiyorum. Belki bir kahve iyi gider, düşünceler netleşir biraz daha. Geleceğin şimdikinden daha belirgin ve günlerimin de daha meşgul geçmesini istiyorum.

16 Nisan 2010

Israrla başımı omzuna koyuyor. Uyurken ellerimiz tutuşuyor bir şekilde. Yer değiştirmeye kalkınca gözleri aralanıyor, gülümsüyor. Sonra tekrar sarılıp derin uykusuna geri dönüyor. Seviyorum saçlarını, öpüyorum ama uyandıramıyorum bir türlü. İş çirkinleşiyor tabi sonra. Gülmeyi kesemediği için uykuya geri dönemiyor. Kızıyorum çok acıktım diye midem pörsüdü diye anlatıyorum bişiler. Benim hareketlerime bakıp gülmeye başlıyor. Hoşuna gitmiş. Artık rutine bağladığımız için o perşembe de fast food yemek için yürümeye başlıyoruz. Çok yedim gerçekten minik bir göbek çıktı anında. Bütün sosları yedim hemde. Bebişkom hayvan gibi yedin diyo. Gülmeye başlıyoruz. Hava saçma güzel. Terliyoruz sıcaktan. Midemiz biraz kendine gelince dondurma alıyoruz. Yılın ilk birlikte yenilen dondurması. Daha tatlı sanki. Yapacak başka şey bulamayınca HIMYM izlesek diyorum. İzlememiş sevgili eksik kalmamalı. Oturuyorum koltukta. O ise diğerine uzanmış. Gel yanıma diyo sevicem seni. Gülümsüyorum. Sarılıyor bana. Öyle ki küçük çocuk misali kayboluyorum. Tamamen sarıyor etrafımı. İşte bu çok güzel diye düşünüyorum. Hani insan beni kollarıyla tamamen sarsın orada kaybolayım diye düşünür ya, seni koruyan ama aynı zamanda güçsüz hissettirmeyen o sarılışı, arada küçücük kalma hissi. İşte en sevdiğim bu. Bana sarılmış televizyonu izlerken, kahkahaların arasında dönüp birbirimize öpücükler kondurmayı, bir de bunu...

12 Nisan 2010

So funny!!

0 yorum



Chat Roulette with Merton

5 Nisan 2010

Resmen yarın vizem var. Dönem başından beri iki kez dersine girdiğim bir kez geç kaldığım ben geldikten 20dakika sonra biten ve son iki haftadır da hocanın "hasta" olmasından dolayı yapılmayan aptal Tasarım Hukuku dersinin hemde! Gayet de önemli bir dersin bu kadar basite indirgenmiş olması (herkes tarafından) ilginç. Saat 9 buçuk olmuş ve ben internetten indirdiğim ders notlarını gözlerim pörtleyene kadar okumak zorundayım. Bilgisayarda uzun süre birşeyler okumaktan nefret ediyorum zaten. Kaytarmak için birşeyler arıyorum sürekli ama sınav yarın olunca kaçacak yer de yok. Sıkıldım yaa sevgilimi göresim geldi!

4 Nisan 2010

Güneşli Pazar

0 yorum

Ohh be! Rahatladım. Cuma günü jüriyi başarılı bir şekilde atlattıktan sonra RC sonunda okuluma geldi. Grande latte ve venti americano eşliğinde özlem giderdik. Birkaç saat ve dönüş yolculuğu görüşemeyeceğimiz 1buçuk hafta için hazırlık oldu diyebiliriz. Cumartesi de Bruchino ile bir alışveriş turu yaptıktan sonra güneşli güzel bir pazar gününe uyandım. Sabah kuzi ve annecik ile bize uğradılar. Sabah çayı ve sohbetiyle inanılmaz keyifli başladı. Sevgilinin de aramasıyla hemen hazırlanıp dışarı çıktım. Boğaziçi Üniversitesi'nde Ozi'yle basketbol maçı, çimlerde uzanıp kahve içmek ve güneşin tadını çıkartmak, Ozi'nin motoruyla keyif turu yapmak, (sevgili kurkutulmam konusunda telkinde bulunurken bunun alt metini benim korkup ondan önce motor almamı engellemek o ayrı tabi:P) en son da boğaz manzarası eşliğinde yemek yedikten sonra sevgilimin dudağına öpücük kondurup evimin bitmek bilmeyen yolunu tuttum. Bahar geldi ya herşey daha bir güzel sanki. Ya da ben artık böyle olsun istiyorum.

1 Nisan 2010

Not so alone..

0 yorum

Bizimkiler sonunda geldi yanlız günlerim de bitti. Bir yandan üzüldüm çok alıştım tek yaşamaya bu kadar kısa zamanda ama bir yandan da özlemişim yani. İtalya ve Fransa macerelarını dinlerken inanılmaz eğlendim. Çok keyif aldıkları belliydi ayrıca yabancı dil sorunu çekerler mi diye endişe ederken meğer gayet güzel anlaşabiliyorlarmış. Onları dinlemek, mutlu olduklarını ve keyif aldıklarını görmek inanılmaz zevkliydi.

Birşey almayacakları konusunda anlaşmışken getirdiklerini görünce bayıldım resmen. Bir süredir Bruchino ve Sevgiliyle küçük dijital fotograf makinelerine bakıp iç çekerken babişin bavulundan makineyi çıkartmasıyla deliye döndüm. Garip bir şekilde istediğim şeyi seziyor sanırım çünkü daha öncede gelirken getirdiği parfüm uzun zamandır istediğim parfüm çıkmıştı. Tabi yine en çok ilgilendiğim çikolatalar oldu o ayrı. Bir ara anlaşamadığımız zamanlar oldu dedi annem. Önemli birşey gelcek diye beklerken ben Paris'te okumanızı babanızsa İtalya'da okumanızı istiyor. Bir türlü anlaşamadık dedi. Yarıldım gülmekten. Neyse ki planlarımı gerçekleştirmek istediğim zaman ikna etme süreci yaşamayacağımı öğrenmiş bulunuyorum. Belki Ritmo'yla gerçekten başarırız ve gideriz.

Son olarak yine Ritmo'ya bir not. Kızlarına bir paket var. En yakın zamanda teslim edilmesi gerek aklında olsunn=))

28 Mart 2010

3 fuckin' days left!

0 yorum

Müthiş bir şekilde boş geçen bir haftasonu.. Ders çalışma planları yaparken sorunlu Çınar gerekli dosyaları göndermedi. 3 gündür hemde!! Üstelik cepten, mail adresine ve facebook'a 2şer mesaj atmama rağmen! Hiç bir bok yapamıyorum ve yarınki görüşme, cuma günü olduğunu öğrendiğim ara jüri de iyice germeye başladı. Henüz elimde hiçbir şey yok ve ben buna alışık değilim. Yine son gün sabahlamam gerekicek sanırım ve artık bunu yapmamayı kafama koymuştum. Salağın birinin buna neden olması da beni iyice sinirlendiriyor.

Hava ya çok güzel yada öyle gözüküyor ve ben dışarı çıkarsam bi tarafım donacak. Saatleri de ileri aldık hemen öğlen oluverdi. Program yapmak için çok mu geç? Belki...

Kafamı dağıtmam lazım bir şekilde çünkü düşündükçe sinirleniyorum. Pofff....

21 Mart 2010

Sun, Heart, Thumb up

0 yorum

Güneşli nefis bir gün. Uzun zamandır giyemediğim deri ceketim üzerimde ve içim üşümeden dolaşabilmenin tadını sonuna kadar çıkartmaya çalışıyorum. Seri hareketlerle değiştirilen taşıtlar.. Sonunda varıyorum sevgilinin yanına. Reality show'lardan birini daha izliyoruz. Sıkılıyorum. Uyanıyorum sonra. Lenslerim bi tuhaf olmuşlar. Yanıma bakıyorum. Güzel bir koku.. Ben öpüyorum ama o yanığını sürtmeyi tercih ediyor. Haftasonuna kadar uzayan kısacık sakallar yüzüme batıyor. Ben huysuzlanırken o tabiki de çok eğleniyor. İteklemeye çalıştıkça duvara yapışıyorum. Buz gibi. Üşüyorum diye sarılıyor yeniden. Gülüyor bana. Çok komikmişim. Kahkaha atıyor kocaman. Ben gülüşünü izliyorum. Daha çok seviyorum. Geç kaldık, acıktık dedikçe mızıklanıyor. Zorla kalkıyorum.

Elleriyle içli köfte yediriyor bana. Paylaşıyoruz bir tanesini. Karnımızı dolduruyoruz tatlıya yer bırakarak. Yeni çıkmış ne zamandır denememiz lazım diyordum. Kahvelerin yanında yine. Barista sesleniyor. Bir tane profiterollü pasta ama iki servis. Gülümsüyorum. Böyle işte. Herşeyin yarısı bizde. Yarısı benim yarısı onun. Tamamlıyoruz. Sonra telefonum çalıyor. Geç kaldın hani gidecektik diyor telefonun ucundaki ses. Sevgili kaldırıyor beni hemen. Koşturuyorum. Son olarak sarılıp öpüyorum. Şımarıkça diyor sevgili. Bi kez daha öpücük kondurup gidiyorum.

Metroda otobüste yerimi alıp ipodu çalıştırıyorum. Pek de dinlemiyorum sanırım. Gülümsüyorum düşünüp. Akşam keyifli geçiyor ailece. Sohbet keyifli ve komik. Son olarak telefon açlıyor yine yatağıma yatmışım. İyi geceler demek için. Sevgiliyi düşünerek uyuyorum. Uykuya dalmadan önce güzel 3 şey düşünmek gerekirmiş. 3 şey bulmak kolay oldu bu sefer...

15 Mart 2010

Hem o hem bu..

0 yorum

Çok güzel bir gün olacak diye düşünüyordum. İyi hissediyordum. Projemi konuştum. Herşey yolundaydı kabul ettirmiştim. Sevgili hocam sergiyle ilgili konuşalım dedi bitince. Diğer bölümlerden de katılım olacağını daha önce söylemişti. Bekliyordum aslında. Bruchino bile kesin katılır hazırlıklı ol demişti. Biliyordum onun da katılacağını. Hoca formları düzenlemek için sınıfa çağırdığında başını kaldırdı, bana baktı. Biraz şaşırmıştı tabi. O beni beklemiyordu muhtemelen. Yine hoşuma gitmişti işte. İçeri girdim. Görmemezliğe gelerek hocayla konuşuyor işlerimi hallediyordum. Emry'le sohbet ediyorduk bir yandan. Yanımda büyüklerden bitanesi oturuyor ve onunla konuşuyordu. Odadaki kimse farkında değildi benim onu kaçamak bakışlarla incelediğimden. Tam da o anda değerli büyük iltifat etti üstündekine. Güldü ve teşekkür etti. İşte yine olmuştu. Benden 1 adım önde sayılabilirdi sanırım..

Aşağı odaya indik. Hoca yardım istedi benden. Ben işlerle uğraşırken o da geldi. Aslında nefret etmem gerekiyor. Tamam hoşlanmıyorum ama yine de.. Bizimkilerle konuşuyordu işte. Yine aynı ortamdaydık. Birbirini görmeye katlanamadığın, kendini tuhaf hissettiren birinin bilgilerini düzenlemek durumundaydım. Tuhaftı gerçekten. Üstelik bunca zaman dibimde oturduğunu öğrenmek çok şaşırttı. Kendimi anlayamıyorum. Hoşlanmıyorum ama aynı zamanda inanılmaz beğeniyorum. Çok ben, çok benim gibi, istediğim gibi, beğendiklerim gibi.. Ortak beğeniler, zevkler.. Bu kadar mı olur diyorsun. Arkadaş yada asla yakın olmayacağın biri ama bir o kadar da durumlar farklı olsaydı kesinlikle diye düşünüyorsun. Kendimle çelişmek berbat. Hoşlanmamak, itici gelmesi ve bir o kadar da çok beğenmek. Sadece kendime kızıyorum, belki biraz da şansıma...

14 Mart 2010

FINAL SEASON

0 yorum

Türkiye'ye Lazermaxx gelmiş. Sevgili'de tutturdu gidelim diye çok eğlenceli falan diye. Tabi çalışkan bir insan olarak projeme hazırlık yaptıp zira yarın görüşme var proflarla. Gitmişler Sevgili ve buddyleriyle birlikte. Barney Stinson olduk resmen dedi. Gidip oynamak lazım. Vurcam seni diyip duruyo zaten.

Bugün çalışma arasında Bruchino'ya birlikte müzayedeye gittik. Türk Hava Kurumu'na ait broş aldım. Çok tatlı. Ceketlerimin hepsine takıcam. Bruchino'da çok hoş bir broş aldı. Çok sevindi. Dersi arasında moral oldu. Saatlerdir çalışıyoruz. Sonunda bitirdik sanırım. Saçlarım iğrenç derecede pis ve görüşme yarın sabah. Yine az uyumak zorundayım. Tembellik döneminde alıştığım uzun uykuların geride kaldığını görmek istemiyorum.

RC'de gezdiği sergileri anlattı. Ağzmın suları aktı. Gezmek, görmek gerek. İş yaratmak gerek. Okulun sonu yaklaştıkça yurtdışı master hayallerimi gerçekleştirmek için çalışmalar araştırmalar yapmakta ama sevgiliyle ayrılma ihtimalini düşündükçe de çıkmaza girmekteyim. Bir ihtimal onu da aynı yere master a ikna edebilirim ama ah şu para olayı yokmu... Londra ayırcak mısın bizi yoksa?

10 Mart 2010

Bruchino ile ikea gezmesi.

2 yorum

Çılgın temizlikçimizin geldiği gün evden kaçmak durumunda hissettiğim için Bruchino'yla ikea- forum istanbul yapalım dedik. Daha çok ikea kahve ve tatlılarıyla ilgilendiğimizi belirtmeliyim. Bir yandan master, nerede yaşamalı, ne yapmalı sohbetleri arasında RC'nin son dönemlerdeki erasmus istediği de aklıma gelmiş ve heyecanlamış bulunuyorum.

Son yazında da söylemişsin bebeğim. Harika bir fikir yalnız ben seni rahat bırakmak gelirim emin ol. Mastera aynı yere gelirsem şaşırma:P

Yarın sevgilinin maçı varmış. Yine dersine gitmemesi için bir bahane çıktı. Neyse ki sonrasında görüşebiliriz. Özlüyorum keretayı.

Artık projeye de devam etmem gerekiyor. Pazartesiye hazırlıklı olmalıyım ama birşeyler hep aklımı çeliyor. RC'yi taciz etmeyi planlıyorum aslında. Büroya gider çay içerim belki. Yada kuzuma bir Venti Americano götürürüm. Yanında da limonlu kek. Bakar ve bölüşürüz bebeğim der. Gülümserim. İstanbul Üni'ye kaçar gider öğle yemeği de yerim belki.

Şu havalarda bi düzelse de sergilere bilmem nelere gidebilsem. Zira bu berbat havalar çaymam için inanılmaz etkili oluyorlar. Ya Bruchino yada RC artık biri gidelim diye sürüklemezse bişey yapacağım yok sanırım..

7 Mart 2010

Mart

1 yorum


Bütün gün hiç birşey yapmamanın mutsuzluğu içindeyim fakat değiştirmek için de birşey yaptığım söylenemez. Akşam akşam acıktım yine aldım barbunyamı bi yandan tıkınıp bi yandan RC'cimle konuşuyorum. Gelecekle ilgili kaygılanıyoruz, biraz da korkuyoruz. Çalışmak zorunda olmanın dayanılmaz sıkıcılığını yaşıyor sonra da birbirimizi avutuyoruz. Neyse.

Yarın görüşme var. Umarım olumlu yanıt verirler de bende artık birşeylerle meşgul olmaya başlarım.

Yine kitap okumaya da başlamam lazım fakat ne okumam konusunda kararsızım. Tavsiyelere açığım. Levdumas'ın muhtemelen bir fikri olur diye düşünüyorum.

Enteresan bir şekilde yeniden yazıyorum...

10 Şubat 2010


By Jenni..

30 Ocak 2010

Nasıl bir reklam

1 yorum

Katiyen içim fesat değil ama şimdi..

11 Ocak 2010

Sevgilimi çok özlediğimi bugün "Yarın sınavın yok muymuş? Yaa offf!" dediğimde fark ettim. Biraz da olsa birbirimizi görmek için aynı gün sınavımız olmasını bekliyoruz artık. Bende inanılmaz inek oldum zaten bu son ay. Sevgili ne zaman sorsa ders çalışıyorum diyorum. Bugün artık "Sende 2 haftadır sürekli çalışıyosun" dedi. Çok da yorulmadım ya da canım çıkmadı açıkçası ama çok sıkıldım. Bir bitse ahh bir bitse..

Umarım güzel bir tatil beni bekliyordur. Zira çok ihtiyacım var.

9 Ocak 2010

Stranger Than Fiction

0 yorum

Lütfen beni öldürme!!

Filmi izleyeli baya zaman geçmiş ama hala aklıma gelince gülüyorum. Yarın tv8'de (23.15) gösterileceğini görünce yazmaya karar verdim.

Filmin başlarında gerçekten çok ama çok sıkılmıştık sevgiliyle. Oyuncularına rağmen. Ama sonra filmin akışı dinamiği değişti ve çok eğlendim, çok güldüm. Farklı ve eğlenceli bir film. Dublajlı tavsiye etmem tabi bulabilirseniz ingilizcesini izleyin ama yine de yarın kaçırmayın derim ben.. Ders çalışırken bir yandan uyumamaız için yardımcı olur diye düşünüyorum..

a quoi ca sert l'amour

0 yorum



4 Ocak 2010

Sağ lob.

0 yorum

Final ödevleri yazırlama, projeyi geliştirme, modelleme, yetiştirme, detayar, çeviriler, araştırmalar, örnek bulmalar, sürdürülebilirlik ve e-atık konusunda engin bilgilere ulaşma çabası, matematik kitapları okuma, göccük çocuklara oyun tasarlama, onların ıdısını dıdısını tasarlama, her haltını düşünme, bunların hepsini yarına yetiştirme çabası ve hepsine rağmen sayın prof.umuzdan kapasitenin çok altında çalıştın bu yıl Jenni senden daha iyisini bekliyorum diye azar ye!! Beynimin zikilmesini bıraktım popom resmen dümdüz oldu! İnanılmaz ağırıyor sürekli oturmaktan. Çok sıkıldım...


Tam da oyalanacak birşeyler arıyordum ki beyin testini buldum. Sağ lobumu kullanıyor muşum. Valla söyledikleri tamamen doğru. Bence sizde bir deneyin..


SAĞ BEYİN
Siz, ağırlıklı olarak sağ beyninizi kullanıyorsunuz. Solak olma ihtimaliniz çok yüksek. Öyle değilse bile, sol kolunuz, sağ elini kullanan diğer insanlara nazaran daha güçlü.

Sizin gibi sağ beynini ağırlıklı olarak kullanan insanlar, hayatlarının pek çok alanında esnek bir yapıya sahip olurlar. Müzikal bir eserdeki nüansları fark etmekte, ya da herhangi bir sanat çalışmasını yorumlamakta ustasınız. Hayata bütünüyle farklı bir perspektiften bakmak, sizi son derece yaratıcı, sınırsız hayal gücüne sahip ve ayrıcalıklı kılıyor.

Düşünme sürecindeki esnekliğiniz genelde fiziksel çevrenize de yansıyor. Örneğin, insanlardan dağınık ve düzensiz olduğunuza dair cümleleri sık sık duymuşsunuzdur. Aslında bu durum sizin tertipsizliğinizden değil, düzenleme yaparken, diğer insanlardan daha farklı sistemler kullanmanızdan kaynaklanıyor; mesela renge göre, konuya göre, şekle göre kategorilendirme gibi...

Kesin ve katı kurallar, düz alfabetik sistemler sağ beyine göre değildir. Sağ beynini baskın kullanan insanlar ezber yapmayı, adım adım ilerlemeyi sevmezler. Örneğin, siz matematikte cebirsel işlemlerden ziyade, geometriden daha fazla zevk alıyorsunuz. Ya da türkçe dersinde, gramer sorularından çok, paragraf sorularında başarılı olma ihtimaliniz daha yüksek...

Tamamen özgür ve kendi yöntemlerinizle çalışmayı seviyorsunuz. Bu nedenle önceden belirlenmiş plan ve programlar önünüze konulduğunda isyan bayrağını çekiyorsunuz. Siz işleri sırayla halletmek yerine, rastgele başlamayı, birinden diğerine atlamayı tercih ediyorsunuz. Fakat burdan sorumluluk sahibi olmadığınız anlaşılmasın. Bu, sizin "YÖNTEMİNİZ", ki bu yöntemle en az planlı çalışan insanlar kadar performans gösterebiliyorsunuz. Ancak, bu yöntem profesyonel yaşamda sizi zaman zaman sıkıntıya sokabilir, örneğin elinizdeki projelerin yarım kalmasına veya gecikmesine sebep olabilir. Bu durumu, ayrıntılara daha dikkat ederek, gerekirse hatırlatıcı notlar alarak aşabilirsiniz.

Sağ beyni baskın kişiler, sıklıkla dışardan anlaşılmaz, karmakarışık insanlar gibi görünürler. Örneğin, siz ne demek istediğinizi çok iyi bilirsiniz ancak doğru kelimeleri bulmakta genelde zorlanırsınız. Bu da zaman zaman yanlış anlaşılmanıza sebebiyet verebilir. Aslında empati kurabilen, duygusal bir durumu anında farkedebilen bir yapıya sahipsiniz. Sadece kendinizi ifade etmekte güçlük çekiyorsunuz.

Sağ beyin için, anlamlar ve nedenler çok önemlidir ve içgüdüsel bir işleve sahiptir. Sezgileri kuvvetli bir insansınız. Örneğin, bir test sınavında doğru olarak hissettiğiniz cevap genelde doğru çıkar. Çevrenizdekiler tahminleriniz ve öngörünüze sıklıkla başvururlar.

Konu edebiyat olduğunda, yaratıcı ve fantastik bir anlatımı olan, kurgusu ve hayal dünyası geniş olan kitapları tercih ediyorsunuz. Aynı şey sinema için de geçerli. Bilim kurgu ve macera filmleri size göre.

http://www.fwmail.gen.tr/beyin-testi/

2 Ocak 2010

iki-bin-onnn!!!

0 yorum

Bir yeni yılı daha kutladım, kutladık. Tarihe bak 2010 olmuş. 2000'ler, beklentilerimiz, umut ettiklerimiz... 10 yıl geçmiş meğerse. Şimdi her yılı o kadar net hatırlıyorum ki. Büyümüş olgunlaşmışım. Katılaşmış tahammülsüzleşmişim. Dengesizliğim artmış belki ama bir o kadar da istikrarlı olmayı başarabilmişim. Sevmedim ben bu 10 yılın başlarını, ortalarını.. En çok sonları güzel geldi. Son 3 küsur yıl. Üniversiteye başlamışım, hayatıma Sevgili girmiş, bilgiyle dolmuşum, araştırıp öğrenmişim, dünyayı gezmeye başlamış bunun tadına varıp bırakmak istememişim, içki içip kusmuşum sevdiklerim de bana bakmış, okumuşum bir sürü kitap bazıları bağımlılık yapmış 2-3 kez okumuşum, bazı dostluklarım uzun aralardan sonra tekrar kurulmuş sağlamlaşmış kardeş olmuşuz yeniden, ilk kez çalışmışım para kazanmışım, ihanetleri haksızlıkları görmüşüm ama umutsuzluğa kapılamamışım izin vermemişler, daha çok sevmişim, azalacağına artmış güçlenmiş, Sevgili daha çok sarmış beni, öpmüş koklamış bağlanmış, The best couple ever olmuşuz, son yıllar her şeye rağmen en güzelleriymiş...

Sevgili'nin evinde kutladık yılbaşını. Arkadaşlarımız geldi, soframız kuruldu, güzel bir yılbaşı yemeği yedik hep beraber. Sevgili Maddy bahsetmiş zaten soframızın güzelliğinden. Sakin güzel bir gece, bol filmli, biraz dumanlı, bol sakarlı... Erkekler pek hamarat çıktı. Yemekleri onlar yaptı, biz kadehleri kırıp kırmızı şarapları beyaz halıya döktük onlar oxi action getirdi... Güzel bir akşamı sabah ettikten sonra uyuduk. Ama en güzeli sabah Sevgilim bana sarıldı, öptü, gülümsedi sonra da şımarmaya başladı. Tüm akşam çok tatlıydı zaten. Ozi'yle de ilk kez tanıştığımız için Sevgili'yle birlikte sürekli torpil geçtiler bana. Bebeğim en büyük kadeh Jenni'nin diye tutturdu. Çok şekerdi. Yerim ben onu..

İşte böyle. 2010 geldi bizde kutladık. Yeni planlar yaptık kendimize hedefler belirledik. Umut doluyuz, yeni maceralara hazırız. Bekliyoruz...