27 Ağustos 2009

Urban Romantic and İstanbul.

26 Ağustos 2009

Tatil mi?

0 yorum

Tatil vakti çoktan geldi de geçiyor. Çok yoruldum ve sıkıldım artık. Az kaldı biliyorum ama yine de sevgiliye tekrarlayıp duruyorum.

J: Sevgilim tatile gidelim artık kaçalım burdan.
S: Tamam hadi cuma günü gidiyoruz. Haftasonu kaçamağı yapalım.
J:?!
S: Ok. Bayram tatili de olur.
J: Seviyorum seni. Öpücük.

25 Ağustos 2009

Bir ev bir RC bir mazi

2 yorum

Bu hafta sonu da süperdi. Kızlarla toplandık (ne çok seviyorum böyle söylemeyi yaşlanıyo muyum yoksa?) ve bu sefer bizim evde değildi. Haha baya komik biliyorum ama benim için ilk kez oluyo maalesef. Bu yaşıma gelmişim, bir yıl sonra mezun olacak olan bir yetişkinim ama işte.. Neyse konu şimdi bu gerzeklik değil. RC ile beraberdik yine. Konuştuk, konuştuk, bana mutluluğunu anlattı. 7 yıl önce konuşurken, yine bir şeyler anlatırken de böyle miydi acaba diye düşündüm. İzledim onu uzun uzun. Değişti dedim eski heyecanlarıyla kıyaslanamaz. Gözlerinin içi gülüyor derler ya onda tam da bunu görüyorum işte. Salak salak sırıtarak konuştuk. Sarıldı bana mutluyuz dedi. Bu zamanları o kadar uzun zamandır bekliyorduk ki. Şimdi yine çok yakınız. Tam 8-9 yıl önceki gibi, arada hiç kötü günler geçirmemişiz gibi. Önemliyiz ve böyle kalmalıyız. Zaman geçtikçe böyle olması gerektiğini çok daha açık bir şekilde görüyoruz.

Küçük mutlulukları birlikte paylaştığımızda tadı daha farklı geliyor işte. Odasına gidiyoruz ve benim çocukluk fotoğraflarımı çıkartıyor. Bak diyor sakladım sarılıp öpüyorum onu. Gülüyoruz o zamanki halimize ne kadar değişmişiz, böyle daha iyiyiz o zaman ezik miydik ne?:P Ben de o da sevgilinin resmini çıkartıyoruz. Resimler elimizde birbirimize bakmadan konuşmaya devam ediyoruz. Sonra ne yaptığımızı fark ediyoruz gülmeye başlıyoruz. Komik gözüküyoruz ama aşk böyle bi şey zaten boşver diyorum. Telefonlarımız çalmıyor. Hala uyuyordur 5 olsun öyle arar diyoruz sanki anlaşmışlar gibi. Telefonlar arada çaldığı zamansa zerimizden zıplıyoruz her defasında. Bir o bir ben. Sonra küfrediyoruz bi avea’ya bi turkcell’e. Sonra planlar yapmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Arkeoloji Müzesi’nde çizimler, İstanbul Üniversitesi’nde yemek, Balat’ta kahve, Montreal’de tekila, Terkoz’ta alışveriş, İstanbul Modern’e ücretsiz giriş, Mimar Sinan’da çay, Kahve Dünyası’nda kavun frozen, Bahçeşehir Üni’de internet, Beşiktaş’ta Alien. Bunlar bu yıl yapılacaklardan bazıları ve rutin olmaya adaylar. Bu yıl hayatımız düzene girdi artık bunları yapabilme gücümüz de potansiyelimiz de var. Şimdiden başladık tabi ama az kaldı okullar açıldığı zaman inanılmaz yoğun olacağımızı biliyoruz. Yine de kararlıyız zaten yapmazsak bu yıl beynimiz zükülcek (Sorry Bruchino kızarsın sen şimdi). Dipnot: bu planlara ekleme-çıkartma, uyarlamalar falan yapılabilinir. Katı kurallarımız yoktur. Zaten hayat felsefemiz budur.;)

İlk olarak sırada ne vardı sevgili RC? Hımmm hatırladım. Çizim dersleri başlıyor bebek. Kağıdını kalemini hazırla. Başta biraz sıkıcı olsa da teknik zımbırtıları öğrenceksin. Sonra Arkeoloji Müzesi’ne gidip yardırmanı istiyorum canum. Çizimlerinde döversin artık bu yıl sınıftakileri=)) Hadi öpücük yağmurları sana….

Manasız bir insan türü

1 yorum

Kendini modern sanan aslen doğunun bağrından gelmiş, yetişmiş ve içten içe köklerine bağlı olan bir erkekle birlikteyseniz ve özgür düşünceye sahip bir kadınsanız oradan olabildiğince çabuk uzaklaşmanızı tavsiye ederim. Karşınızda tam anlamıyla ikiyüzlü bir erkek duruyor. Hayırrr! Hiçte bileeemm öyle değil diyor olabilirsiniz tabi ama az önce söyledim okumadın mı acaba?!! İkiyüzlü dedik ya sana! Dışarından baktığınızda bayılırsınız tabi. Mağazada hiçbir şey belli olmazken eve gelip baktığınızda bütün defolarını ortaya çıkartacaktır. Anlam veremezsiniz aynı adam mı bu gerçekten diye. Evet modern erkek gitmiş yerine eli mızraklı at üstünde koşturan doğu erkeği geçmiştir. En deli eden özellikleri her konu hakkında her şeyi bildiklerini iddia etmeleri ve çok bi bok biliyormuş gibi konuşup cinayete sebebiyet vermeleridir. Genellikle kendilerini beğenmiş olurlar ve gençliklerinde kıçlarını yırtarak bir yerlere gelmişlerse bunları başkalarının gözüne sokmadan da duramazlar. Etraflarındaki insanlar (genelde kibarlıktan olsa da) onları övüp, yüceltip gereksiz poh pohlayıp bunların kendilerini daha çok bir halt zannetmelerine neden olurlar. Tabi o insanların aslında arkalarından konuştuklarının asla farkında değillerdir. Çünkü onlar mükemmel ötesi insanlardır, her şeyi bilirler ve hiç hata yapmazlar. Karşısına geçen her kişiye özellikle onun mesleği hakkında ahkâm kesmeleri vardır bir de. Zannedersiniz ki o konuda doktora yapmış. Genellikle karşılarındaki bu zavallılar ya gençlerdir ya da gücünü yetirebileceği kadınlar. Yanlış anlamayın asla kaba kuvvetten bahsetmiyorum. Konuşmalarıyla bezdiriyorlar sadece ama işte onlar alt ettiklerini düşünüyorlar. Kendileriyle o kadar meşgullerdir ki aslında onlarla dalga geçilmesi konusunda malzeme verdiklerini görmezler. Ailesini ve ailesindeki kadınları gayet güzel bezdirmişlerdir. Eşleri onları terk ederse muhtemelen ölecek erkeklerdir. Çünkü bir bardak su almaktan tutun önündeki sehpadan televizyonun uzaktan kumandasını alamayacak kadar koltukta yayılıp uyuklamakla meşguldürler. Ayrıca zaten bunları evdeki uşaklarının yapması gereken işler olarak gören insan türüdür. Kurtulmak pek mümkün değildir ve inanılmaz dengesiz yaratıklardır. Gelip sevgi gösterisi yaparlar ki bu vıcık vıcık sevimsiz gerzek hareketlerdir ve katiyen hoşlanmazsınız hadi diyelim karşılık verdiniz sizde şakalar falan yapmaya başladınız birden sinirlenmeye başlar ve yüz verince astar isteyen insan olursunuz.

Eğer bu tip bir insan sizin sevgiliniz falansa ki bu yüzünü size göstermeyecektir ama emin olun hepsi aynı hemen ondan uzaklaşın. Aslında topuklayın demem daha doğru olacak. Amma velâkin bu tür sizin babanızsa ve kurtuluşunuz yoksa hayatınıza lanet edip evden kaçma, yurtdışında yaşama planları yaparsınız ve ergenliğe girdiğinizden itibaren de yalan söylemeye ve bu konuda uzmanlaşmaya programlanırsınız. Bir süre sonra yalanlarınıza sizde inanmaya başlardınız ki bu sizin daha da inandırıcı olmanıza yardımcı olacak bir unsurdur. Kendisi sizi yalan söylemeye zorlayan bir manyaktır. Başta çok üzülürsünüz ailenize yalan söylüyorsunuz diye kendinizi suçlu ve kötü evlat gibi hissedersiniz. Daha sonraları anlarsınız ki aslında bu biraz da onun istediğidir. Sizinle deyim yerindeyse yüz göz olmak istemez bilmek istemez ve kendisini kandırmanızı ister. Bütün yalanları hak eder ve siz canınızın istediği her şeyi gizli de olsa yaparsınız işte. O da hala saf saf kendisinin sözünden hiç çıkılmadığını düşünerek ego tatmini yapar. Kendileri aynı zamanda paranoyak insanlardır. Bir konu hakkında net bir cevap vermezler yorum yapmazlar. Sizde sorun yok diye düşünürsünüz. Birkaç gün sonra size ya da annenize konuyla alakalı bir şeyler söylemeye başlar. Dumur olursunuz çünkü kendisi kafasında bir senaryo yazmış sonra da buna inanmıştır ve bunun doğruluğunu kanıtlama çabası içine girmiştir. Aklı çok tuhaf bir şekilde çalışır. Zorla kabul ettirdiğiniz hatta kavga gürültüyle kabul ettirdiğiniz bazen de onaylamayıp sadece zamanla alıştığı şeylere arkadaşlarının yanındayken övünerek bahseder ve sizi çıldırtır. Asla kabul etmez dediği bir şeyi çok normal karşılayıp herkesi hayrete düşürdükleri de olur fakat bu çok nadirdir ve o gün siz sadece çok şanslısınızdır.

Bütün hayatı dışarıdan süper, başarılı, modern, akıllı, hali vakti yerinde, bilgili, kültürlü, yakışıklı, kaliteli gözükmek olan bu insan türünden utanmaya başlarsınız. Bir insan için nasıl tek önemli şey bunlar olabilir diye düşünürsünüz. İnanmak istemezsiniz ama bu böyledir. Tek amacı insanlardan iltifat alıp yüceltilmiş bir insanın yanında barınmanız nasıl mümkün olabilir ki? Sizi sürekli ezmeye bastırmaya çalışan bir insan, sizi birey olarak kabul etmeyecek ve söz hakkı asla tanımayacak hatta sizin hayatınız konusunda kendisinin söz sahibi olduğunu düşünen bir insan. Evet, işte böyle bir insanla 20 yıldır birlikteyim. Tek şansım küçüklüğümden beri mümkün olduğunca az taviz vermek oldu. Onun gözünde asi evlat pozisyonuna oturtulduğumdan beri her şey beklenir ondan düşüncesi oluştu. Ancak bu sayede bir şeyleri aşabildim tabi yapmak gereken dönemden çok daha sonra olsa bile. Sizi çok sevdiğini iddia etse bile inanmayın. Bu sadece yalnız kalma korkusundan. Sen nereye gitsen bende gelirim tarzı düşüncelere sahip bu insana tek amacım senden kurtulmak da diyemiyorsun. Yapabileceğim tek şey buradaki mükemmel hayatını nasıl bırakabileceği konusunda konuşup olduğu yerde kalmasını sağlamak ve topuklamak olacaktır. Evet 1 yıl 2 yıl en fazla 3. Sabrediyorum az kaldı gerçekten gidicem sanırım. Peki ya hayatımdaki o 4-5 kişi ne olacak bırakamam ki onları! Belki onları da götürürüm artık nolcak yani…

21 Ağustos 2009

DON'T EAT!!

0 yorum


"One moment on your lips, for a life time on your hips."


L. You know i'm right.



18 Ağustos 2009

Sevgili'ye

2 yorum

Always when we fight
I kiss you once or twice
And everything's forgotten
I know you hate that

You tell me I'm a real man
and try to look impressed
Not very convincing
But you know I love it

Now we watch TV
Til we fall asleep
Not very exciting
But it's you and me...



Wannadies - you and me song

You and me song

3 yorum

Çok uzun zaman oldu. Neredeyse 3 yıldır birlikteyiz. Hala çocuk sayılırdık birbirimizi tanıdığımızda. Üniversiteye kayıt olduğum gün görür görmez o demiştim. Onunla tanışcam ve o beni sevecek. Kendimden nasıl bu kadar emin olabilmiştim bende bilmiyorum. Dediğim gibi oldu da. Çok güzel bir ilişkimiz oldu. Bir erkek için yine bir ilktim ve yine birine öğretiyordum. Bunun güzel yanları da vardı kötü yanları da. 1 yıl daha dolmadan bitti her şey. Rezil etti, çok hata yaptı, çok üzdü beni. Hem ilişkimiz hem de hayatının içine sıçtı. Ama ne olduysa, nasıl yaptıysa bilmiyorum bana asla yapmam dediğim şeyi yaptırdı. Hayatımda iki kişiye ikinci şansı verdim. Bunlardan biri sevgili. Bana tükürdüğümü yalattı resmen. Çok çabaladı ilişkimiz ve benim için. Daha güzel ve güçlü bir ilişki inşa etti. Ama genciz, değişiyoruz, düşüncelerimiz değişiyor belki de bu yüzdendi bilmiyorum ama bu yaz yine değişmeye başladı. Fark ediyordum ve tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Kötü şeyler konuşmaktan hoşlanmayan sevgili konuşmayarak işlerin kendiliğinden düzeleceğini sanıyordu. Böyle bir şey mümkün değil ve ben dayanamıyordum artık böyle olmamıza. Buluşalım, konuşmak istiyorum dedim. Ayrılık konuşması yapıcamı düşündü. Yarım saat boyunca hiç durmadan konuştum, anlattım. Sustu, sadece dinledi. İki seçeneğin var dedim. Seviyorsan ve kaybetmek istemiyorsan bazı şeylere dikkat etmen, emek vermen gerekiyor. Hak veriyorsan tamam anladım diyorsan çaba göstercez. Yok, ben yapamam, bana zor geliyor diyorsan mutsuz etme kendini dedim. Sevgilim ben bu ilişkiyi önemsiyorum ve sana çok değer veriyorum. Buradan ayrılı kalkamayız, yapamayız dedi. Haklıymışım, mutluymuş benimle, kaybetmek istemiyormuş. Sevgili çok güzel konuştu. Bende ona hak verdim. İyi ki konuşmuşum, susmamışım, oluruna bırakmamışım. Başkalarını ilişkiye karıştırmamalı, onların düşüncelerini uyarlamaya çalışmamalı. Başkaları aranızda geçenleri bilmez, onları yaşamaz, sizin iletişiminizi bilmez, hissettiklerinizi hissetmez. Başkalarını dinleme, onların söz hakkı olmamalı demişti. Bende başkasını dinlemedim ve içimden nasıl geliyorsa öyle yaptım. Tamamen içimdekileri döktüm, anlattım başkalarının etkisi altında kalmadan. Birlikte mutluyuz ama birlikte olmak için sadece sevmek ve mutlu olmak yetmiyor işte. Yapmamız gerekenler, dikkat etmemiz gerekenler var. Bizde bunu yapıcaz. Şu an yanımda olmasa nasıl olur düşünemiyorum. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama çok sevdirdi kendini ve bizi ayırmıyor, buna izin vermiyor ve bende onu daha çok seviyorum işte.

10 Ağustos 2009

B-R-J.

1 yorum

İş günü yine mıcmıc’larla birlikteyim ama bu sefer o kadar da bezgin değilim. Süper bir haftasonundan sonra kendimi şarj etmiş gibi hissediyorum. Günlerdir geç yatmanın yorgunluğu var evet ama iki kişi enerjimi kendimi inanılmaz yerine getirdi. Cuma gününden beri 3 gündür evdeyiz ve sabah akşam sıkılmadan konuşup durduk. Tatil daha uzun olsaydı devam ederdi de.. Sevgili anlam veremedi tabi naptığımıza nasıl sıkılmadığımıza ama bu 3 kişinin tuhaf bi enerjisi var işte. Padre üçümüzün de mesleklerinin bu kadar bağlantılı ve iç içe olmasının ne kadar güzel olduğunu ve kendimizi geliştirmek için süper bi fırsat olduğu konusunda konuşup duruyor ve RC’nin babasından yazılı kağıt getirmesi koşulu ile nüfusuna alabileceğini böylece 3lünün bozulmayacağını bize anlatmaya başladı. Böyle bir haftasonu işte... Mekanlar değişti, yemekler yapıldı, toplandı, tv izlendi, sevgiliyle konuşuldu, evde yapılacak herşey yapıldı ama bu sefer sıradan ve sıkıcı gelmedi hiçbiri. Herşey sanki çok enteresan bişeymiş gibi yapıldı ve günlerce konuşuldu. Doyamadık işte haftaya yine aynı programı yaptık bu yüzden.=)) RC, Brucchino ile sanat üzerine derin sohbetler yapıldı ama entelektüel olma, öyle gösterme çabaları falan yok yanlış anlamayın.
RC ile içilen biraların yaptığı göbekten nasıl kurtulacağımız üzerine konuşmalarımız da oldu. Kızlar bir araya gelmiş işte saç baş konuşmadan durulur mu hiç?! Alışveriş programı bile yaptık yani. Ama en güzeli nostaljiydi tabi. Yıllar önce ne salakmışız diyip durduk. Halbuki ne kadar cool olduğumuzu sanıyorduk. RC’nin mükemmel hafızası sayesinde gün gün ne yaptımızı hatırladık birden. Son zamanlarda bunları sürekli anlatıyoruz gerçi herkese ama bitmiyor işte. 3 yıl ara verip görüşmediğimize önce yakınıyoruz sonra bu mallıklarımız yüzünden iyiki... diye tepki veriyoruz. En son olarak ise evin balkonunda önlerinde kahveleriyle oturmuş, konuşurken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamayan üç kadın görür oldum. Büyükdük, büyüyoruz, beraber hayatın nasıl değiştiğini izliyoruz. Birbirimizin yanında durup eşlik ediyoruz. Diğerleri geçip giderken biz yanıbaşımızda durmaya devam ediyoruz. Çocukça planlar yapmaya devam ettikçe, birlikteyken 14 yaşımıza geri döndüğümüz sürece bunun değişmeyeceğini de biliyoruz. B-R-J.

9 Ağustos 2009

Crying Out Love In The Center Of The World

1 yorum

"Dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum."

Uzakdoğu filmlerini sevemedim izlemeye kalktığımda da hep sıkılmışımdır yani. Bugün tv'de bi japon filmi var işte. RC'le reklamlarını görmüştük. Film güzel yada kötü olabilir bilemiyorum izlemedim ama bu cümle filmin adı işte..

Duyduğumuz ilk anda kaldık nası yani nasıl bir cümledir buuu?!! diye. Hayal edebiliyorum. Klasik bir görüntü olabilir ama o canlanıyor işte yağmurun altında göz yaşları içinde tek başına.. Ama öyle işte kim ne derse desin. Aşk için, aşık olmak için bekliyoruz, onun için yaşıyoruz. Onunla sevinip onunla üzülüyoruz, onun için çalışıyoruz ama hep onu arıyoruz ve sonunda hep ağlıyoruz, ağlıyor. Kim bilir nerde? dünyanın neresinde? O da ağlıyor işte dünyanın gerçekten orta yerinde...

7 Ağustos 2009

İş ortamındaki mıc mıc'lar 2

0 yorum

Ahahaha az önce yanıma geldiler ne yaptın bakalım diye. Yaptıklarımdan sadece 3 tane gösterdim Oaoaouuww bu çok güsel olmuuuşşşş diyip incelemeye başladılar. Ahaha bunlar bi saattir salak salak aklımda şöyle bişi var böyle bişi var diyip duruyolar ama ortada bişi yokkk!! Ya ben?! =))

İş ortamındaki mıc mıc'lar

0 yorum

İş yerindeyim ve sıkılmaya başladım. Ya bu venüste yaşayan türe sinir olmaya başladım! Bir iş yerinde iki çalışan kesinlikle önceden tanışıyo olmamalı!!! Bu ne yaa ittifuck kurmalar falan. Sonra da Jenni çok sessizsin hadi konuşsana bıdı bıdı. Yaa siz salak salak beraber çalışalımmmmm diye mıc mıc yaparsanız sonra internette gööya çalışıyorum ayağına sitelere bakıp bakıp jpeg indirirseniz ( bu şekilde tasarım yapılıyor ya çünkü) ben bu arada nereye dahil olabilirim acaba hıı?!! Yaa hem dışlıyolar hemde sessiz çakal wayy korkmak lazım senden falan diye laf ediyolar. Yani ben çözemiyorum bu kızları yemeğe gittimizde falan süper gülüyoruz falan yani çalışırkende arada öyle de ben bakıp konuşursam yani. Kendileri hiç ziklemiyolar arada meraktan “Jenniiiii napıypsun bakiyiimmmm...” diye mıc mıc geliyo biri. Bende artık neyle oyalanıyorsam o daha masama gelirken kapatıp çalışma sayfamı açıyorum:P Hazırlıklıyım yani. Aman ne var bütün gün aynı şey yapılır mı? Hem tasarımcının biraz rahat bırakılması gerekmiyo mu? Arada diyorum yaa bugün hiç çalışmadım diye sonra çalışıp yapıyorum işte yani. Zaten dün bi yapmış bişi gösteriyo (aklı sıra kendi tasarlamış). Ben sanki bilmiyorum onu ama demedim tabi burdan mı aldın onu diye. Diğer mıc mıc ı ve işte Mr. T “oo çok güzel olmuuuuşşşş” diye poh pohlamalar. Patron zaten yavşak (ben küçüğüm annemlerle gidip giliyorum diyip kendimi kurtardım tabi) yazıyo buna. Orda da bi pıt kalkıyo popoş tabi. Yaa ben böyle insanlarla uğraşmam normalde beni tanıyan bilir. Mal mı ne der geçerim. De bunlar böyle yapınca e ben arka planda kalıyo gibi oluyorum sonra bunların yaptıkları sizin adınız yazcak yok sizin tasarımınız olcak tarzı söylemler gelmeye başlıyor. Sanki ben bunlara sadece yardım ediyorum asistan falan. Ama nedense toplantıda benim yaptıklarıma "hımm bu nasıl? Bu çok hoş gözüküyooo" falan deniyor! Mıc mıcın bi tanesini de tesadüfen gördüm ne yaptığını. En son toplantıda benim yaptığım ve beğenilen üzerinde çalışmam istenilen tasarıma benzer bişi yapıyor!! Asıl çakala bakar mısınız yani. Esinlendim olur sonrada nolcak. Vur kır parçalaa!! Diyesim gelio bebikler ama işte iş yani. Off tasarım eğlenceli rahat falan diyoruz ama işte bide şu fena halde esinlenme problemi oluyor azizim. Patentini mi aldık “yooo..” e o zaman yapcak bişi yok. Aldı senin tasarımı azcık ucundan değiştirdi benim tasarımım yaptı. Sevgili’de “Baksana sinirlenmiş” dedi. İşte diyorum ya takılmam normalde diye arada bide laf söylemiyorlar mı yani gel de delirme! Biz yokken sen koleksiyon çıkartırsın artık yok Jenni sende çok çalışıyorsun falan. Salak sen önce kendine bak kaç gün işe gelmediğini değil geldiklerini saysan daha kolay. Msnde konuşmalar, araştırma yapıyorum ayağına takılmalar, tasarlıyorm dediği şeyle 3 gün uğraşmalar (şaka gibi!). Yani benim başka şeylerle uğraştığımı gördüler diye her seferinde iğneliyorlar. Akılları sıra şaka tabi de lafın nereye gittiğinin farkına varmadan konuşursan şaka olmaz karşındaki de anlamaz azına zıçar. Sorry! Bende çok çalışıyomuşum ara vermem gerkiyomuş artık biraz. Öyle diyo.. Off yani ki ne of!



6 Ağustos 2009

Bu bir tanıtımdır!

0 yorum


"The Countess"

Yeni vizyona girdi bu film. Bu yıl yine entel sanatçı ruhlu bir insan olduğumu kanıtlamak istercesine bir dolu bilet alıp gittiğim film festivalinde izleme şansına (!) erişmiştim. Yani oturduğum yer filmin bazı sahneleri gibi korkunçtu tabi ama... Sevgili kontes zavallı bakire kızlara işkence ederken yerimiz de bize ediyordu. Yani en ön sırada film izlemeye katlanmak çok fena. Hem festival diye hemde bilet parası diye yani katlanıyorsunuz işte yapcak bişey yok. Filme gelirsem eğer yani Julie Delpy'yi sevmeyeceğiniz bir film diyebilirim. İnanılmaz güzel olmamakla beraber izleyin tarih falan filan bilgilenelim öğrenelim derim ama tabiki tarihin biraz çarpıtıldığını da söylemem gerekir. Farklı bakış açıları tabiki ama bu kadın da sempatik gösterilmesin yani! Yok aşkı yüzünden delirmiş de güzelleşcekmiş de bilmem ne. Öğğkk çok fena bölümler var yani en azından ben bakamadım işte. Ama izleyin yani sonra merak edip araştırıyosunuz öğrenmiş oluyosunuz bişiler fena mı yani...

5 Ağustos 2009

iPod'ummm

0 yorum

Bugün sizlere Cranberries - Kiss Me şarkısını çalıyorum. İyi kötü nasıl olduğunuz önemli değil. Dinleyin keyfiniz yerine gelcek.=))

4 Ağustos 2009

İş yerinden sesleniyorum huuuu...

0 yorum

Sabahın erken saatleri, nalet iş yeri, yorgunluk, her an tekrar uykuya dalacakmış gibi görünen çalışma arkadaşları...

Henüz işe başlamadım. Gerek yok yaa.. İnternetten gazete okuyorum genelde magazin haberleri, burçlar falan tabikide. Eee sabah sabah başka ne çekilir ki yani? Zaten artık bıktım cinayet tecavüz haberlerini okumaktan. O yüzden haber izlemez oldum. Neyse işte ntv’nin sitesinden haber okuma biryandan da radyo falan. İşte geçti biraz zaman böyle. Tasarım işine dönmem lazım yine ama biraz daha beklese sorun olmaz yani. Nasıl olsa toplantı yok bugün yuppi! Patroncuk yok bugün o yüzden daha da bir rahatım. Kendi tasarımlarıma bakıyorum biraz biraz. Bebiklerimin doğum günlerinde ordan burdan bişeyler almak yerine kendim tasarlasam yapsam daha güzel olur dedim. Nasıl iyi düşünmüş müyüm? Hem böylece benim reklamım da yapılmaz mı? Yapılırrr tabe. RC sayesinde tanıdığım dünya tatlısı Alien deli pazarlarım ben onları dedi de keyfim yerime geldi. Yapar o satar valla yani. Ama öncelik bebiklerin hediyelerini hazırlamakta tabi. Şu Brucchino Piccolo’da (off çok uzun oluyo böyle Brucchino yeter) elini biraz çabuk tutsa yardım etse bana süper olur. Ay çalışıyorum ben iş kadınıyım falan yani dimi ama hepsine nasıl yetişcem ki?!!
RC’den haber bekliyorum. Nurejew’le konuşup haber vercek bize. Çok özledim kuzuları. Dedikodu vakti geldi artık çok uzun zaman olmuştu. Bi tane şuh hursuz var ne yapcamızı ne diyeceğimizi bilemediğimiz. Çözemedim kendisini neyse bir karara varacez inşallah. Öyle böyle işte benim çalışmam lazım azcık artık. Düşüneyim bişeyler çiziktireyim modelliyim falan fişmekan.

3 Ağustos 2009

Yaz ortasında bir garip hasta.

0 yorum

İnanamıyorum ya. Hale bak! Öğk bir cumartesi gününden sonra haftasonum hiç de güzel devam etmedi. Hatta rezalettt!!!! Yaz ortasında hastalanmak ne demektir yaa! Üşüttüm iyi mi?! Pazar akşamı başladı zaten pislük. Mide bulantısı karın ağrısı falan derken sabahı zor ettim. Üstüne ateşim çıkmaz mı! Midemi de ayrı bi üşütmüşüm. Nasıl başardım anlamadım ama.. Su bile içemiyorum yani. Hemen öğğğ başlıyor. Korkunçtu. Yemek yiyemiyorsun birşey içemiyorsun. Zaten karın ağrın sana yetiyor canın bi halt istemiyor. Nasıl neden oldu çözemiyorum ama o halim hiç çekilmiyordu yani. İnsana bir su bardağı ağır gelir mi acaba? Oldu işte. O derece halsizlik falan falan. Yani harika bir pazar günü işte... Birde pazartesi işten kaytarırım diyordum. Eee gitmedik işe de noldu. Hiç!! Dünden kalma yorgunluk. Azcık hastalık hali falan. Rezalet açıkçası. Neyseki sevgiliyle aramız iyi biraz daha. Yani iyi işte. Dün ilgilendi aradı sordu. Bugün de öyle işte. Amaaan bilmiyorum ya. Nolcak halimiz. Gidiyoruz böyle ama bilmiyorum tuhaflaşıyor biraz. Geliyorlar yine işte bi bağlanma korkusu aman daha yaşımız kaç ki havaları falan. Farklı arkadaşlarıyla biraz fazla takılmaya başlasın onların hayat felsefeleri bunun düşüncelerinde daha bi etkin olmaya başlıyor nedense. Şimdi de O.B. çiftinde takmış durumda. Yok onların ilişkisi şöyle böyle. Ben hiç onları böyle görmedim kaç yıldır birlikteler birlikte yaşıyorlar falan da filan da. Eeee napiyim hacı yani?! Off görüştüğümüzde konuşma yapcaz yine yaa. Ama kötü değil yani korkutmayalım hemen. Hani ilişkimiz hakkında. Sorcam ona tabi daha öncede böyle bıdı bıdı bişeyler demiştin sonra olanları biliyoruz yani. Yine aynı olayları yaşamam harhalde diye. Daha sonra gelmişti bana ama Jenni yapma lütfen çok seviyorum yanılmışım bağlanmak kötü bişey değilmiş. Ben sana bağlanmak istiyorum diyeee!!!! Bunları azcık hatırlatcam işte. Noldu haspam daha önce ble diodun. Şimdi ne oldu? Rahata alıştın herhalde yine yine dünyaya mı açılmak istiyorsun. Ulan o kadar ay yurtdışında bi bok olmadı da şimdi mi bıdı bıdı yapıosun bana. Yani pek yemiyorum ben bunları. Çok etki altında kalıyor bu çocuk ya. Yazık bide klasik anne baba durumlarından dolayı depresif bakışlar ilişkiye falan.. Neyse işte öyle. Tatlı tatlı konuşcaz biraz ne yapalım yani. Ürküyor yoksa yavrucak seviyoruz işte o yüzden yumuşak yaklaşmak gerekiyor. Datlu dilim çıkartsın deliğünden bakalım=)))

1 Ağustos 2009

Sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorummm!

0 yorum


Sıkılıyorummmm! Cumartesi tatil yapmam gerekirdi. Ama ben ne yapıyorum. Hııı? Salak salak oturuyorum işte. Tv açık ama ne işe yarıyor.. Yaz oldu ya bütün sıkıcı boş programlar doldurmuş yani. Ya haftaiçi çalışıyorsun. Bütün hafta bu günü bekliyorsun. Peki sonuç? Miskin bir aile ve yine işi olan bir sevgili... Zaten banliyöde oturuyoruz resmen. Şehre inmek işkence gibi. Kapalı kaldım. Yağmur falan yağdı ama ne fark eder di ki. Canımı sıktı yine. Ne umursamaz adam yaa. Yarın da işi varmış beyfendinin. Pazartesi o da çalışmaya başlıyor zaten. Eee nolcak şimdi. Saçma sapan tartışmaya başladık zaten. Gıcık oluyorum. Erkeklerin şu halleri yani delirtiyor insanı. Bir yerde okumuştum. Birine (bu biri tabiki de erkekler oluyor) birşey anlatmak istiyorsan yada işte erkeklere istediklerini yaptırmak için istediğini sağ kulaklarına söylemen gerekiyormuş. Detayını hatırlamıyorum. Araştırın işte. Yoksa diğer kulağında çıkıyor demek ki. Bunu en kısa zamanda denemem gerek. Gerçi kim bilir ne zaman...