12 Ekim 2009

Tatil Matil..

Okul, dersler, entrikalar tam gaz başladı. Ama ben hala şu tatil maceramı anlatamadım. Şimdi efendim tatile Olimpos'a gittim. 4-5 günlük de olsa her gün yağmur da yağmış olsa nihayetinde İstanbul'dan uzaktım, sevgilim yanımdaydı ve tatildeydim. Deniz kokusu, taze gözleme, efes fıçı bira, sevgilimin öpücükleri.. Daha ne olsun ki zaten.

Şimdi malesef iyi reklam yapamicam ama Yakamoz Pansiyon'da kaldık ve malesef doyamadık! RC'den öğrendiğim kadarıyla diğerlerinde yemekler süpermiş. Bizimkisini ise şöyle bir akşam ki yemek çeşitleri ve servisiyle örnek verebilirim. 2 tane masa yan yana konulmuş üzerinde de sırasıyla pilav, kuru fasülye, patlıcan salatası, çoban salata, sigara böğreyi. Sanırım bu kadardı. 3 kişi de dizilmiş başına. Bir tabak alıyosun pilavla kuru fasülye ok koyuyo tabağa. 2 kadın romen midir nedir zaten doğru düzgün türkçe bilmiyo bi de üstüne tabakta nereye ne konulur onu da akıl edemiyorlar resmen! Patlıcan salatasını bunların yanına (üstüne doğru kaydırarak) koyuyor. Diğer salak da bakıyo pek yer yok salatayı kuru fasülyenin üstüne boca ediyor. Sonra diğer salak geliyo bakıyo ki tabak taşıcak sigara böğreyini patlıcan salatasının üstüne koyuyor. Karşınızda bulamaç halinde akşam yemeğiniz!! Nasıl olsa mide de karışacak dimi ama..

Buna pek takılmayıp keyfimize bakıyoruz tabi.
Akşam çardak altında oturup içkilerimizi, kuru yemişlerimizi, çekirdeklerimizi ve ballı backwoods alıp derin sohbetlere dalıyoduk. İyiydi hoştu da bi de akşamları soğuk olmasaydı. 2 yıldır gittiğimiz yaz tatillerinde üşüdük malesef=( Ne zaman oturup dinlensek hava mükemmel. Hadi denize gidelim dediğimiz anda ise deli gibi yağmur yağmaya başlıyodu. Şanssızlık işte. Bizde değişik bişeyler yapalım dedik sevgiliyle. Gidip jeep kiraladık. Bütün gün bizim olcaktı ertesi sabaha kadar ve sadece 75TL. Süper! Bizde sabahtan yola çıktık gezmeye başladık. Adrasan, Kumluca, Finike falan derken baktık acıkıyoruz geri dönelim dedik. Jeepi kiraladığımız yerde Ulupınar'da yemek yemeye gidin diye tavsiye etmişlerdi. Bizde oraya doğru yola çıktık. Tam vardığımızda yine yağmur bastırdı. Arabanın da üstü kapanmıyo branda falan yok. Bizde araba yıkama gibi bi yer vardı oraya park ettik koltuklar ıslanmasın diye. Bir Güzel yemeğimizi yedik efendim. Sonra pansiyonumuza geri döndük fekat o da ne Bruchino kusuyo falan mideyi üşütmesin mi!! Ona nane limonlar falan baktık ettik uyuttuk. Sonra sevgili bana "saat daha erken Çıralı'ya gidelim Yanartaş'ı görmeden dönmiyelim" dedi. Bende "tamaaaam" dedim tabi. Tebi bilmiyoruz ki ölümle dans/ hayatının macerası türünde bi hikayem olcağını...

Valla çok uzun diğerinde anlatcam.